anasayfa | blog hakkında | yazarlar



"the best thing god has created"

sigur rós, laugardalshöllin, reykjavík
kasım 27, 2005

“the best thing god has created” –tanrının yarattığı en güzel şey-

geçen pazar sigur rós, onları en son gördüğümden daha iyi bir ruh halindeydi. yeni albümleri “takk…”, hem kritiklerde hem de ticari olarak çok iyi iş çıkardı. Albümün tonu, bir önceki yavaş ve melankolik albümleri “( )” ‘e göre oldukça iç açıcı. Grubun havası, pazar günü İzlanda’da bugüne kadar gerçekleşmiş en olağanüstü konseri vermiş olmalarıyla da açıklanabilir. İzlandalı seyirciler, aynı anda sahnede on yedi müzisyen olmasına neredeyse hiçbir zaman şahitlik edemezler, tabi izledikleri grup İzlandalı olmadığı sürece –yabancılar için ulaşım ve konaklama masrafları oldukça yüksek-. İşte bu yüzden sigur rós gibi harika bir gruba ve sahnede onu destekleyecek bu denli yetenekli müzisyenlere sahip olmak çok güzel. Bütün bu müzisyenlerin yeteneklerinin birleşimi ise gerçekten unutulmayacak bir geceydi.

yarı-saydam bir perde izleyicilerle sahneyi ayırdığında özel bir şeyle karşı karşıya olduğumuzu hissetmeye başladım. arka planda “takk” ‘ın intro’suyla grup elemanları sahneye çıkarken seyirciler de jónsi, georg, orri ve kjartan’ın perdeye yansıyan devasa siluetlerini izledi. “glósóli” ‘ye girişleriyle de seyirciyi bayağı keyiflendirdiler. şarkının ikinci yarısında gitarların gürüldemesiyle grubun rock kişiliği de aniden kendini gösterdi. sarı bir ilahi ışığın perdeyi ve salonu kaplamasıyla da tüylerimin ürperdiğini hissettim.

perde kalktı ve jónsi yayla gitarının tellerini zorlamaya başladı. dokuz kişilik nefesli çalgı bandosu “ágætis byrjun” ‘den “n? batterí” ‘nin girişini çalmaya başlarken, bu gitar gürültüsü de bir şekilde hafifçe parçaya giriş yaptı. davul vuruşları parçaya girene kadar karanlık sahneyi kapladı ve parlak ışıklar orri’nin keskin ama minimalist davul ritmine eşlik etti.

konserin geri kalanı da bu coşkulu biçimde devam etti. neredeyse her şarkıda ses veya görsellerin mükemmel anları vardı: “sé lest” ‘in sonlarında bandonun sahneye çıkmasıyla salonun gülümseyen yüzlerle dolması; “hoppípolla / me? bló?nasir” ve “olsen olsen” ‘ın yaylı ve nefesli çalgılarla olağanüstü yeniden düzenlemeleri, ve seyircilerin şarkıları hatırlamalarıyla samimi ve gayri ihtiyari biçimde alkışları; “vi?rar vel til loftárása” ‘ın ortalarındaki uzun sessizlik; grubun sahnedeki sinerjisine ve enstrümanları değiştirmelerindeki rahatlığa şahit olmanın keyfi; orri sahnedeki klavyelerden birini çalmakla meşgulken basçı georg’un davulu çalması.

konserin en müstesna anlarından biri, ilk bisten önceki son şarkı “takk…” ‘ın en iyi parçalarından biri olan “heysátan” sırasındaydı. grubun dört üyesi sahnenin ortasında tek bir spotla aydınlatılan sıkı bir daire oluşturdu. az önceki abartılı performansın ardından grubu bu kadar dostça görmek, salonda beş bin konuğun daha olduğunu unutturdu. aniden koca sahne rahat bir garaja veya bodruma dönüştü ve ben kendimi provalarında duvardaki bir sinek gibi hissettim. şarkı bittiğinde duraksadım –onları tekrar sahneye çağırmalı mıydım? bu kusursuz bir konsere mükemmel bir son değil miydi?

konserdeki diğer konukların böyle tereddütleri yoktu. daha fazlasını istediler. sigur rós sahneye döndü ve ilk olarak 1997 çıkışlı “von” da yer alan ama “hoppípolla” single’ında yeni düzenlemesiyle yeniden yayınlanan “hafsól” ‘u çaldı. ardından, siyah bir arka plan önünde bir tele konmuş beyaz kuşların etkileyici videosunun eşliğinde “untitled #1” single’ının b-side’ı geldi. şarkı sürerken kuşlar gelip gitti zamansızca. kuşlar ve orri’nin yalnız başına sahnede oturmasıyla şarkı kapandı. orri elektronik piyanoda basit ama etkileyici bir melodi çaldı. şarkı bittiğinde kalabalığın alkışlarıyla gürlemesi kuşları korkuttu ve hep birlikte telden havalandılar.

jónsi sahnenin önüne gelirken sahne boşaldı ve seyirciye reaksiyonları için teşekkür etti –son şarkının zamanıydı, “( )” ‘dan “untitled #8”. şarkının ortasındaki ritm geçişiyle perde sahneye indi ve az önce dostça görünen grubun devasa siluetleri aniden üzerimize yükseldi. sahnede tek başına görünen jónsi’nin gölgesi en dikkat çekici olandı. yalnız hopelandic bana yaralı bir hayvanın haykırışını hatırlattı. çılgınlık başlayıp bütün grup üyeleri sertçe enstrümanlarına yüklendiğinde, güçlü ışıklar rasgele her tarafa yanıp sönerken, gölgeleri perdeye yansıyan belirsiz görüntüleriyle birleşti. kaos olağanüstüydü. sesler ve görüntüler aklımda ayrılmaz hale geldi ve hepsi hiç bitmeyecek şahane bir kabus gibi gözüktü.ama bitti, orri davullarına vururken, ve sigur rós dünyadaki en iyi gruplardan biri olduklarını kanıtlayarak.

ama konserin doruk noktası daha önce gerçekleşti, “vi?rar vel til loftárása” ‘da. “vi? ri?um heimsendi” satırından önceki uzun sessizlikten daha önce bahsetmiştim. bu özellikle hoş olduğu halde, jónsi’nin “the best thing god has created is a new day” satırını söylemesini duymamla gelen duygu akışına beni başka hiçbir şey hazırlayamazdı. bir an hayatımdaki bütün anılarım gözümün önüne geldi, aynen öldüğümüzde olacağı söylendiği gibi. bu dünyadan olmayan beyaz bir ışık gördüm, kısa bir an vücudumdaki bütün kaslar gerildi, bir anda bütün kaslarım gevşediğinde tarif edilemez bir mutlulukla ürperdim. sağ yanağıma bir gözyaşı damladı ve sağımda oturan eşime yanaştım.

solumda oturan kişi bu şarkıdan hemen sonra ayrıldı ve geri dönmedi. şarkının ona çok derince dokunduğunu ve yaptığı bir hatayı fark ettiğini ve merdivenlerden inmeye, sevdiği insanın kucağına gitmeye karar verdiğini hayal ettim. aynı filmlerdeki gibi. ama bu gerçekti.

atli bollason
(yazarın eighteen seconds before sunrise'da yayınlanan yazısından çevrilmiştir.)

Posted by nóiway 12:08

0 Comments:

Post a Comment