anasayfa | blog hakkında | yazarlar



The Dears


Yine uzun ve sıkıcı bir gün geçirmişsinizdir. Şehir hayatının sürekli sizden bir şeyler götürdüğünü düşünerek uzun ama isteksiz adımlarla eve doğru yürürsünüz. Birçok anahtarın bir arada olduğu anahtarlığınızdan bir türlü doğru olanı seçememiş, kapıyı ilk defada açamamışsınızdır. Bu da ayrı bir can sıkıntısıdır. Her şey size yorgunluk verici gelmektedir. Odanıza doğru sessiz adımlarla yürürsünüz. Kapıyı kendi haline bırakıp, koltuğunuza yavaşça kendinizi bırakırsınız. Sonra eliniz hemen yanınızda ki her hangi bir müzik çalara gider. Ve o an her şey durur. Evet, bu gündelik hareketler değişik senaryolarla ve farklı dekorlarla her gün kendini yeniler. Ara sıra repliklerin değiştiği de olur. Ama her şey üzerinizde ki yükün bir an için bir boşluğa ihtiyaç duyduğunu bilir. İşte her hangi bir cinnet anında bir şeyler sizin yakanıza yapışır. The Dears buna benzer bir hikâye ile beni bulmuştu. Kendisini Next Big Thang serisinin dördüncüsünde karşılaşmıştım sanırsam. Ve o zamandan beri bu yorgunluk halini alan nadir müzik gruplarından biridir. Tindersticks ile Madrugada arasında bir yerde olan ve kısmen The Doves ile benzerlik gösteren bir grup The Dears. Saydığım diğer gruplar benim için belki önemli olduğundan The Dears’ı kabullenmek zor olmadı. Ama The Dears’ın yeri bir başka. Ayrıca 22 the death of all the romance adlı parçalarının klibi çok naif ve kırılgan. Grubun çok fazla teknik özelliklerine girmeden kendi içinde samimi bir ruh cümbüşü olduğunu söyleyip sarlott arkadaşımızın blog’undan kısa mp3’leri koyuyorum. Kim bilir benim gibi başkaları da bu karnavalda yerini alır.
lost in the plot we can have it this is a broadcast heartless romantic summer of protest

Posted by Şehirli Derviş 01:10

1 Comment:

  1. Şehirli Derviş said...
    End Of A Hollywood Bedtime Story albümünü çok dinlemememe rağmen dinlenmesi gerektiğini düşünüyorum ayrıca.Ayrıca dediğin gibi no cities left güzeldir.Konstantin Kavafis'in KENT şiiri gibi bir içim sudur:)

Post a Comment